24 Şubat 2009 Salı

DÖRTAYAK ANITMEZARI


Dörtayak, tarihin derinliklerin güzümüze ulaşan bir yapıt. MS 2. yüzyıl sonlarında yapıldığı sanılan bir anıtmezar. Dört tane fil ayağı olduğu için bu ad verilmiş. Mezar odası açılmadığından, gerçek bir mezar mı ya da ünlü birinin anısına yaptırılan boş mezar mı olduğu henüz bilinmiyor.
Bir aşk öyküsü de kurgulanmış bu anıtmezar üstüne. Söylenceye göre, yöre kralının güzelliği dillere destan bir kızı varmış. Aynı anda iki damat adayı çıkmış ortaya. Kızın babası eminmiş her ikisinin de kızını mutlu edeceğinden. Yokmuş birbirlerine de üstünlüğü. İşte bu yüzden seçim yapmakta zorlanmış. Çağırmış iki adayı. Birinden Köşk’ten kanal yaparak su getirmesini, diğerinden de Dörtayak’ı yapmasını istemiş. Kim erken bitirirse işini, o alacakmış güzel kızı.
İki namzet başlamış çalışmaya. Günler, aylar, yıllar geçmiş. Su getirmekle görevlendirilen aday, dereleri, tepeleri aşan kanal yapmış, diğeri son sırayı yapacağı zaman suyun şırıltısı duyulmuş Kelenderis’te. Dünya güzelini kaybettiğini anlayan aday, son sıranın ilk taşını koymuş koymasına ama bitirse neye yarayacak, atmış kendini aşağıya. Diğeri de girmiş dünya evine sevdiği kadınla.
Böyle anlatıla gelir yıllardandır. Doğru mu yanlış mı orası bilinmez ama anıtın tepesinde tek taş yıllardır duruyor. Yapıtın dibinde de aynı taşlardan hâlâ var. Yerdeki taşlar belki de yukarıdan düşmüştür, kim bilir.
Bir hayırsever, o taşlardan birini oyup dibek yapmış. Bir zamanlar, çalgıcılar eşliğinde gelirdi damat ve arkadaşları keşkek için buğday dövmeye.
Dili olsa da konuşsa bu anıt. Bir anlatsa, kimin için, ne zaman yapıldığını. Bir dile getiriverse insan ve doğaya karşı verdiği savaşımı ayakta dimdik kalabilmek için. Neler görüp geçirmiştir, ne gülüşmelere ne ağıtlara tanık olmuştur, o dilsiz koca anıt.
O günün koşullarında, ne kadar zamanda, kaç kişiyle, hangi amaçla yapıldı acaba? Yarısı toprak altında bulunan bölümü, söylendiği gibi, gerçekten mezar odası mı bilinmez. İçi boş mu dolu mu o da belli değil.
Ama Kaptan Beaufort'un “Chelindreh Limanı” haritasında Dörtayak, “kenotaf” yani ünlü bir kişinin ansısına yapılan boş mezar olarak işaretlenmiş.
Anıtın bahçesi, araçlara park yeri, çocuklara top sahası oldu yıllarca. İçerisinde sohbetler edildi zaman zaman. Turistler geldi onu görmeye, fotoğrafını çekmeye. Son yıllarda çevresi tellendi, kapısına da kilit vuruldu, neye yarayacaksa. Daha sonra bir gece poyraz devirdi kapı ve bazı bölmelerini. Paslı direklere gerilen teller, poyrazın kanatlandırıp uçurduğu renkli poşetlere durak yeri oldu. Panosundaki yazının bazı harfleri solmuş ya da uçup gitmiş.
Aydıncık’ın simgesi olabilecek, sekiz metre yükseklikte, konik biçimde yükselen ve üst kısmı kornişle süslü anıtın doğu tarafındaki taşları, ne yazık ki yerinden oynamış. Harç kullanılmadan yapılan bu eserin o kocaman kesme taşların bir kısmının da yüzeyi aşınmış, kornişte kırıklar var.
Geçenlerde rüyama girdi. Taşları yerinden oynuyor, sallanıyor, düşüyor ve üstüme üstüme geliyordu. Kemerli ve her biri dört ana yöne bakan kapıları da yok oluvermişti bir anda. Sabahleyin anıtı yerinde görünce içime su serpildi. Mutlu oldum onu tekrar ayakta bulmaktan.
Deprem riski az olan bir bölgede bulunduğu için, bu güne kadar sağlam kalabilmiş Dörtayak. Yalnız taşların bir kısmının yerinden oynaması hayra alamet değil.
Böylesine görkemli bir yapıyı gelecek kuşakların da görmesini sağlamak, görevimizdir. Dolayısıyla Dörtayak Anıtmezarı, bir an önce restore edilmeli. Bu yenileme çalışması sırasında da bilinmeyenler öğrenilecektir. Gerçek bir anıtmezar mı yoksa bir kenotaf mı olduğu da anlaşılacaktır.
Küçük bir sarsıntıda yerle bir olabilir gibi geliyor bana. O zaman da iş, işten geçmiş olur. Yıkılması durumunda, yeniden yapılması da sanıldığı gibi kolay olmaz. Kim bilecek hangi taş, hangisinin üstündeydi.
Arzu ve beklentimiz, gerekli çalışmaların bir an önce yapılması, anıtın yıkılmasının önlenmesi ve ömrüne ömür katılmasıdır.


DÖRTAYAK ANITMEZARI HAKKINDA YAZILANLAR:

“Antik kentin merkezinde, kıyıda, kocaman yontma taşlardan yapılmış, içerisine dört ana yöne bakan dört kapıdan girilen bir yapı yükselmektedir” (Vital Cuinet, La Turquie d’Asie, Tome 2, Paris, Ernest Leroux, Editeur, 28, Rue Bonaparte, 1891)
“Kentin merkezinde, her biri dört ana yöne bakan ve içerisine bu dört kapıdan da girilebilen bir anıt vardır. Kocaman yontma taşlardan yapılmış olup konik bir biçimde yükselmektedir. En üst kısmı ise çok güzel bir kornişle süslüdür…” (Victor Langlois, Voyage dans la Cilicie, Paris,1861, Chez Benjamin Duprat)
“Gilindire’nin orta yerinde, yol kenarında bir Roma eseri daha vardır. Dört kubbe üzerine bir pantantif kubbeden meydana gelen eserin hüviyeti her ne kadar kesin olarak bilinemiyorsa da bunun önemli bir kişinin mezarı olduğu söylenebilir.” (M. Hadi Altay; Adım-Adım Çukurova; Adana 1965)
“Yerli halk tarafından dört ayak olarak bilinen MS 2. yüzyıla tarihlenen mezar anıtı piramidal çatı formuyla hem Demircili Öterkale’nin hem de Uzuncaburç mezar geleneğini devam ettirirler. Düzgün kesme taşlarla bir podyum üzerinde dört adet fil ayağı üzerindeki piramidal çatı ile kapatılmıştır. Bu mezar 4 adette kemerli kapı görünümlü açıklıkla hareketlendirilmiş. Asıl mezar odası alt kattaki kripta kısmında olmalıdır. Çünkü dört ayağın açık kısmında herhangi bir gömüt izi yoktur.” ( Şinasi Başal; Antik Silifke ve Çevresi; Mersin 1993)

Hiç yorum yok: